ekonomik kriz ve yavaşlama, durgunluk ortamında hükümetler ve merkez bankaları ekonomi canlansın diye piyasaya para enjekte eder. yani para basar veya teşvikler verir. buna karşın halktaki karamsarlık, nakit paranın ileride daha çok değerlenip daha fazla mal alabileceği (aynı paraya daha çok mal alıncak yani fiyatlar düşecek `deflasyon`) beklentisiyle 0’a yakın faizlerle halka dağıtılan paralar ekonomiyi canlandırmaz çünkü halk bu nakit paraları biriktirir. bankaya da yatırmaz çünkü mevduat faizleri de 0’a yakındır.
artı bu teorinin ortaya çıktığı zamandan günümüze birçok şey değiştiği için eleştirilen yanları da vardır.
örneğin
– paranın karşılığı kalmadı, artık altına bağlı değil ve sınırsız basılıyor (bu da enflasyona sebep oluyor)
– dünyada parayı istenen ülkeye taşımak çok gelişti ve bir ülkede yüzde 0’a yakın faizle para enjekte edilip halka bedavaya yakın para verilirse `carry trade` denen olgu yapılıp, yani bedava faizle kendi ülkenden paraları al, sonra gidip yüksek faiz veren ülkelere yatırıp bedavadan parayı taşıyarak gelir elde etmeye yarayan sistem ortaya çıkar (bkz: japonya)
teorinin güncellenmesi, değiştirilmesi gerektiği aşikar ama doğru yanları var ve o yanlar fikir verip bazı şeyleri az biraz da olsa anlamamızı sağlayabilir. işimize yarıyorsa kullanabiliriz.
karmaşık konu olduğu için diğer ifadeyle:
piyasa canlansın, halk harcama yapsın, ekonomik çarklar dönsün diye hükümetler ve merkez bankaları piyasaya çeşitli yollardan para sokar (enjekte deyimi buradan geliyor). bu para sokma şirketlerin tahvil ve bonolarını alma gibi niceliksel gevşeme adı altında da olabilir, halka 0’a yakın faiz oranlarıyla para dağıtma veya pandemide abd’nin yaptığı gibi tümüyle bedava para verme şeklinde de olabilir.
buna karşın halk karamsardır, fiyatların daha da düşeceği beklentisiyle bu verilen parayı harcamaz, elinde tutar.
özetin özeti: bankalar 0 faizle para verse de halk bunu harcamayıp elinde nakit tutuyor. amacı da ileride nakit parayla daha çok mal alırım.